2018 in çığır açan teknolojik gelişmeleri

Üç boyutlu metal yazıcısı

Üç boyutlu yazıcı teknolojisi onlarca yıldır mevcut fakat genellikle konuyla hobi amaçlı ilgilenen kişilerin ya da özel prototipler üreten tasarımcıların himayesinde kalmış durumda. Üstelik önceden plastik haricinde (özellikle de metal) bir materyalle ürün yazdırmak epeyce pahalı ve çok yavaş ilerleyen bir süreçti. Şimdiyse bu iş giderek ucuzlayıp kolaylaşıyor. Bu teknoloji karmaşık ve büyük metal nesneler üretmeyi mümkün kıldığı için imalat sektörünü dönüştürebilir.
Kısa vadede bakıldığında ise imalatçıların büyük depolarda çalışma gerekliliği ortadan kalkabilir. Mesela ihtiyaç duyulduğu anda üç boyutlu metal yazıcısı kullanılarak eski bir araba için yedek parça yazdırılabilir.
Bu teknoloji, geleneksel metal üretim yöntemleriyle üretilmesi mümkün olmayacak kadar karmaşık, güçlü ve hafif parçalar üretilmesini sağlayabiliyor. Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’nda çalışan araştırmacılar 2017’de yaptıkları bir açıklamayla, üç boyutlu yazıcı kullanarak en az geleneksel yöntemlerle üretilen kadar güçlü paslanmaz çelik üretmeyi başardıklarını söylemişti. Yine 2017’de üç boyutlu yazıcı şirketi Markforged, 100 bin Dolar’dan ucuza satılan ilk üç boyutlu metal yazıcısını piyasaya sürmüştü.

Yapay embriyolar

Cambridge Üniversitesi’nde çalışan embriyologlar, yaşamın nasıl yaratılacağını yeniden tanımlayacak bir buluş yaptı. Araştırmacılar, ortada yumurta da ya sperm olmadan sadece kök hücre kullanarak gerçekçi görünüşlü fare embriyoları üretmeyi başardı.
Yapay embriyolar, insan yaşamının gizemli başlangıcına yönelik yapılan araştırmaları kolaylaştıracak. Öte yandan konunun bir de biyoetik tartışmalarına neden olduğu gerçeği var. Mesela yapay embriyolar gerçek embriyolardan ayırt edilemez hale gelirse ne olacak? Yapay embriyolar acı hissini yaşamadan önce hangi noktaya kadar laboratuvarda yetiştirilebilecek? Biyoetikçiler, bilim yarışı iyice ilerlemeden bu sorulara yanıt bulmamız gerektiğini düşünüyor.

Hisseden şehir

Bu zamana dek birçok akıllı şehir projesi gecikmeye uğradı ya da büyük hedeflerini biraz daha aşağıya çekmek zorunda kaldı. Ancak Toronto’da yapılması planlanan Quayside adlı akıllı şehir projesi, başarısızlık örnekleriyle bezeli geçmişi değiştirmeyi hedefliyor.
Kanada hükümeti ile iş birliği içinde çalışan Alphabet Sidewalk Labs şirketi,  Toronto’nun endüstriyel kıyı şeridi üzerinde yüksek teknolojili bir akıllı şehir kuracak. Projenin hedeflerinden biri, hava kalitesinden ses seviyesine kadar her şeyden veri toplayan geniş çaplı sensör ağına dayanarak tasarım, politika ve teknolojiyle ilgili kararlar vermek. Quayside akıllı şehrindeki bütün araçların otonom ve paylaşımlı olması planlanıyor. İleride akıllı şehirler kentsel alanları daha makul fiyatlı, yaşanabilir ve çevre dostu hale getirecek. Quayside akıllı şehriyle ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz önceden Dünya Halleri’nde yaptığımız habere göz atabilirsiniz.

Herkes için yapay zeka

Yapay zeka bu zamana dek genellikle Amazon, Baidu, Google, Microsoft gibi bazı büyük teknoloji şirketlerinin elinde oldu. Diğer pek çok şirket için yapay zeka sistemleri fazla pahalı ve kapsamlı şekilde uygulaması zor bir şey.
Peki çözüm ne? Buluta dayalı makine öğrenimi araçları, yapay zekayı daha geniş kitleler için mümkün kılıyor. Bu zamana kadar Amazon, Amazon Web Services adlı bulut sistemiyle yapay zeka bulutunu egemenliği altında tutuyordu. Google ise, farklı makine öğrenimi yazılımları inşa edilmesine imkan sağlayan yapay zeka kütüphanesi olan açık kaynaklı TensorFlow sayesinde Amazon’la yarışıyor. Google da yakın zamanda yaptığı açıklamayla Cloud AutoML adını verdiği yapay zekayı daha kolay kullanmayı sağlayacak ön eğitimli bir sistem üzerinde çalıştığını açıkladı.
Bulut temelli yapay zeka, yapay zeka teknolojisinin kullanımını kolaylaştırdığı gibi daha ucuz hale getiriyor. Şu anda yapay zeka kullanımı birkaç şirketin egemenliğinde olsa da bulut temelli hizmetlerin yaygınlaşmasıyla bu durumun değiştiğini göreceğiz.

Birbiriyle yarışan sinir ağları

Yapay zeka bir şeyleri tanıma konusunda giderek daha iyi hale geliyor. Yapay zekaya bir milyon tane fotoğraf gösterin, hangilerinde karşıdan karşıya geçen bir yaya olduğunu şaşmaz bir doğrulukla söyler. Ancak yapay zeka karşıdan karşıya geçen yaya görseli üretmekte başarılı olamıyor. Bu sorun için çözüm Montreal Üniversitesi’nde doktora yapan Ian Goodfellow’dan geldi. Üretken çekişmeli ağlar (General Adversarial Network) olarak bilinen bu yaklaşımda, iki yapay zeka sistemi ultra gerçekçi fotoğraflar ya da sesler oluşturmak için birbiriyle yarışıyor.
Bu gelişme, makinelere hayal gücüne benzer bir duygu kazandırmaya yarıyor. Böylece makineler insanlara daha az bağımlı hale gelebilir fakat işin bir de öteki yüzü var; makineler çok büyük dijital sahtecilik araçları haline de gelebilir.

Çeviri yapan kulaklık

Google’ın 159 Dolar’lık Pixel Buds kulaklığı neredeyse gerçek zamanlı olarak çeviri yapıyor. Kulaklık Google’ın Pixel akıllı telefonuyla ve Google Çeviri uygulamasıyla çalışıyor.
Bir kişi kulaklığı takıyor diğeri de telefonu elinde tutuyor. Kulaklığı takan kendi dilinde konuşuyor, uygulama da kişinin söylediklerini çevirip telefondan sesli şekilde okuyor. Telefonu tutan kişi kendi dilinde cevap veriyor, cevap çevrilip kulaklığa aktarılıyor.
Giderek küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz ve iletişimin önündeki en büyük engel çoğu zaman dil oluyor. Neredeyse gerçek zamanlı şekilde işleyen çeviri cihazları pek çok farklı dilde hizmet veriyor ve kullanımı son derece kolay. Bu gibi teknolojilerin gelişmesiyle birlikte küreselleşme daha da hızlanacak.

Sıfır karbon doğalgaz

Houstan’daki bir pilot elektrik santralinde doğal gazdan temiz enerji elde edilmeye çalışılıyor. Projenin ardındaki Net Power adlı şirket, en az standart doğal gaz santrallerinde üretilen kadar enerji elde edebileceğine, süreç esnasında açığa çıkan bütün karbondioksiti muhafaza edebileceğine inanıyor.
Eğer başarabilirlerse, bir fosil yakıttan sıfır karbonlu enerji elde etmenin yolunu bulmuş olacağız. Henüz mevcut olmayan bu teknolojinin 3-5 yıl içinde hayata geçirileceği düşünülüyor.

Kusursuz çevrimiçi mahremiyet

Bilgisayar bilimciler, onlarca yıldır ‘sıfır bilgi ispatı’ (zero-knowledge proof) adı verilen bir kriptografik protokol üzerinde çalışıyor. Çalışmalar uzun zamandır devam etmesine rağmen son yıllarda kripto paralara duyulan ilgiyle beraber bu konuya duyulan ilgide de bir patlama yaşandı.
Sıfır bilgi ispatı söz konusu olduğunda genelde akla 2016’da kullanıma sunulan Zcash adlı dijital para birimi geliyor. Zcash’in geliştiricileri kullanıcıların kimliklerini gizleyerek işlem yapmasını sağlamak için zk-SNARK adlı bir yöntem kullandı. Normalde Bitcoin ya da diğer herkese açık blok zinciri sistemlerinde böyle bir şey mümkün değil zira işlemler herkesin görebileceği şekilde gerçekleştiriliyor. Dünyanın en ünlü ikinci blok zinciri ağı Ethereum’un kurucusu Vitalik Buterin, zk-SNARK sistemini ‘oyunun kurallarını değiştiren bir teknoloji’ şeklinde tanımlıyor.
Bankalar açısından baktığımızda bu teknoloji, müşterilerinin mahremiyetinden feragat etmelerine gerek kalmadan ödeme sistemlerinde blok zinciri kullanmalarını sağlayabilir. Bu teknoloji sayesinde, çevrimiçi ortamda bir işimizi halletmek için kişisel bilgilerimizi vermemiz gerektiğinde gizliliğimizi daha az riske atmış oluyoruz.

Genetik falcılık

Bilimciler artık genomumuzu kullanarak kalp krizi geçirme ya da göğüs kanseri olma riskimizi ve hatta IQ’muzu tahmin edebiliyor. DNA temelli tahminler halk sağlığının gelişimi açısından devrim niteliğinde olacak gibi görünüyor. Ancak bu noktada bir sorun var. Bu teknolojiyle yapılan tahminler mükemmellikten çok uzak olduğu için kim bir ihtimal Alzheimer olacağını bilerek yaşamak ister ki?

Materyallerin kuantum sıçraması

Kuantum bilgisayarları bugünün makineleriyle yapılması mümkün olmayan işleri başaracak. Ancak bizler bu güçlü makinelerle ne yapacağımıza henüz karar verebilmiş değiliz. En büyük olasılıklardan biri, eksiksiz şekilde molekül tasarlamak olabilir. IBM araştırmacıları yakın zamanda 7-kubit (quantum bit) kuantum bilgisayarı kullanarak üç atomdan oluşan küçük bir molekül modellemeyi başardı. Moleküllerin detaylarını daha iyi anlamak, kimyagerlerin daha etkili ilaçlar üretmesini, enerji üretmek ve dağıtmak için daha iyi materyaller tasarlamalarını sağlayacak.
SONRAKİ
« Önceki Post
ÖNCEKİ
Sonraki Post »